4 Kasım 2009 Çarşamba

on yıllık farklı hayatlar:)

hayatımın üçüncü 10 yılını tamamlama az kaldığı şu günlerde ileri doğru ilerlerken, arada bir dönüp geriye bakmak çok değişik fikirler canlandırıyor kafamda.

hayatıma baktığım zaman ilk on yılında etrafımda en fazla ailem vardı. bunun yanında okulda kurduğum dostluklar ve öğretmenler. bu yıllarda kendime dönüp baktığımda kendimi epeyi rekabetçi, etrafının ona her zaman hayran olduğu için her zaman seveceğini zanneden ve dolayısıyla insanlara karşı çok ta özen göstermeyen, yaramaz ama çalışkan, en uç düzeyde idealleri olan ve herşeyin en iyisini her zaman yapacileceğine kuşkusuz inanan bir ben var.
hayatımın bu evresinde bazan hatırlıyorum, "kesin herkes ölse bile ben sonsuza kadar yaşayan özel biri olurum" tarzı bir his var kafamın içinde. sanki bir he-man sanki bir superman.
bu sonsuz bir mani gibi:))

ancak hayatımın ikinci on yılında çok daha farklı bir kişi var sahnede. yaptığı işlerde çaba harcamadan başarı isteyen ve bu başarıyı elde edemeyen. sanki kızların ve oğlanların daha az beğendiği bir ben. insanlarla ilişkilerde geri planda ve çok ta sevilmediği hissiyle yaşayan ve üzülen. çeşitli yakınlarını kaybetmenin sonucunda aşırı derecede bir ölüm korkusuyla gece karanlıkta yatağında gözleri faltaşı gibi açık, kaygılar içinde. ileriye yönelik tahsil ve kariyer ideallerine erişemeyen, maddi durumlarının yetersizliği gibi bahanelerle kendini avutan. etrafımda daha fazla insan var ve bu insanlarla ilişkileri yönlendirmekten uzak ve hayatının rotasını belirleyemediği için ne orada ne burada, bölünmüş bir ben.

hayatımın üçüncü on yılı ise bambaşka. bu defa etrafımda başka başka kişiler de var. bu daha dalgalı geçen bir on yıl. sanki önceki iki sürecin tirbülansı ve dengeleyen bir dönem. bazı başarılar, bazı başarısızlıklar. bazı yeni kurulan dostluklar ve bazı başarısız süren arkadaşlıklar. kimi zaman gelen, kendine aşırı bir güven, kimi zamansa yaptığı dünyevi işlerin başkalarıyla karşılaştırıldığında çok yüzeysel ve küçük çapta kapasite gerektirecek vizyonsuz şeyler olduğuna kaanat getiren bir güvensizlik. yeni bir ailenin ilk tohumlarıyla birlikte gelen büyük bir mutluluk hali ve dinginlik. bu dinginliğin getirdiği maddi ideallerin önemsizleşmesi ve gerçek çıkarsız sevgiye verilen önemin artması. diğer herşey de türbülans olduğu gibi bu dönemin başlarında da ailem hayatımın bayağı kenarındayken, sonlarına doğru tekrardan merkezine yerleşiyor.

bunca yılın sonunda baktığınızda insan hayatının üçüncü on yılında hayatına ve arkadaşlarına dair kendi seçimlerini yapıyor ve bu dönem tüm diğer değerler süzülüp kişinin kendi gerçek değerleri su yüzüne çıkıyor. ve bütün bu geçen yıllara baktığım zaman iki şey çok dikkatimi çekiyor. birincisi her zaman herkes tarafından çok sevilmiş olmak istemem. ikincisi ise bu sevginin samimiyete, mertliğe ve karşılıksız olmasına verdiğim aşırı hassas! önem. ama bunlardan biri daha süzülüyor ve artık önemli olan herkesin sevdiği gözde kişi olmak değil, kendi küçük çemberinde mutlu ve doğru-mert bir hayat sürmek. ileriye dair aşırı maddi idealler yaratmak, çok pırıltılı bir hayat temenni etmek değil, hayatın pınarından kabımız kadar su içebilmek olduğunu hissediyorum.

bir sufinin çok güzel dediği gibi:
İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.

hayatımızın dördüncü on yılında sanırım içimizdeki eksiklikle barışma ve bunun aslında bütünlüğe ulaşmanın tek yolu olduğunu kavramakla geçirmemiz gerekicek.

sevgiyle
bencu

2 yorum:

  1. muhteşem yazmışın...
    tek söyleyeceğim dördüncü on yılında üçüncüde kurmuş olduğunuz yeni ailenin ilk tomurcuklarını büyütmüş ve çekirdek aile olmuş olacaksınız... daha sağlam temellerde olacak herşey... umarım dördüncü tüm yaşadıklarının en güzeli olsun bencu :)

    YanıtlaSil
  2. bu sanırım benim en beğendim yazı oldu...
    ben de kendimi tahlil etmek istedim birden... hatta çarşamba sohbetimin konusunda blogum da yazıcam... önce biraz düşüneyim...

    YanıtlaSil