3 Aralık 2009 Perşembe

korkuyom korkuyom:)

herkese sık sık oluyor mudur bilmiyorum ama bahsedeceğim durum ara ara benim başıma gelir. hayatımıza bazen yeni bir fikir girer veya çok iyi bildiğiniz bir olgu, sanki kendisini hatırlatmak istercesine önünüze çıkıverir. sonra bu fikir sanki hayatımıza tesadüfen değil de bilinçli olarak girdiğini ispatlamaya çalışırcasına birkaç gün içinde farklı farklı kişiler ve olayların içinden bize gülümser. ve biz her o konuyu yeni konuştuğumuz kişiye şaşkın bir gülümsemeyle: "daha biz de tam dün bununla ilgili konuşmuştuk falancayla..." diye anlatırız.

bu hafta etrafıma sürekli dolaşan konu: korku.

çok sevdiğim kişinin:) zaman zaman günlük faaliyetleriyle ilgili çekincelerini sevimli sevimli benle paylaşmalarını sıklıkla yaşarım. ve bu kervana zaman zaman ben de katılırım. "aceba falanca işim rast gider mi? ya ürünüm bozuk çıkarsa, ödeme alamazsak vs.vs."

geçen gün takip etmeye başladığım bir blog da, "gelin yeniye yer açalım" başlıklı bir sunum izledim. çok güzeldi, tavsiye de ediyim (sufi-saja.blogspot.com). ana fikri geleceğin bize olumsuzluklar getireceğinden korkarak etrafımızda sakladığımız lüzumsuz şeyleri birilerine vermekti. geleceğin bize daha iyisini getireceğine güvenmek, aynı zamanda böyle bir geleceğe de çağrı niteliği taşıyor.

bir başka arkadaşımla beyoğlu'nda söyleşirken, konunun içinde bir de baktım korku yine. geçtiğimiz aylarda yaşanan ekonomik KRİZ!! ve etrafımızda hatta kendimizde bile gördüğümüz, sadece bu krizin beraberinde getirdiği korkulardan dolayı yaşanan kayıplar veya kaçırılan fırsatlar.

ben de korkuya bu hafta bana ne hatırlatmak istediğini anladığımı belirtmek istiyorum, bu sebeple yazıyorum. korku, benim anladığım ve arasıra kendime hatırlattığım kadarıyla olumsuz enerjinin en saf hali. hani meşhur star wars ta da dediği gibi: "korku bizi öfkeye, öfke nefrete ve netretse bizi ıstıraba götürür." hayatımızda, karşımıza bize yetecek ve hatta bizim ihtiyacımız olan kadar fırsat çıkacak, bizi olgunlaştıracak kadar acı ve sıkıntı çekeceğiz ve hepsinden tadıp ta zıplayacağız bir başka diyara. böyle bakınca, ne için olursa olsun endişelenmek anlamsız geliyor. ama bazı günler gel de bunu yazanın kendisine anlat, durumu yaşanıyor:))

2 yorum:

  1. çok beğendim yazını bencu... cidden benim ders almam gereken bir yazı.. çook küçüklüğümden beri bana alınan veya kendi aldığım birçok eşyamı saklarım asla atamam ama sebebinin veya derindeki nedenlerden birinin böyle bir şey olduğunu hiç düşünmemiştim.. korkarak etrafımda sakladığım lüzumsuz şeyleri birilerine vermek için sanırım tam da zamanı :)
    teşekkürler!

    YanıtlaSil
  2. Korku bence de çok temel bir duygu. Öfke, nefret, ıstıraptan bahsetmişsin. Hatta korku, olumlu duyguların bile kıyısında kenarında varlığını sürdürmekte. Çok mutlu bir andayken bile o anın tadını veren her an o mutluluğumuzun kaynağının elimizden kayıp gidebileceğini ve o mutluluğu kaybedebileceğimizi bilmenin getirdiği korku değil midir? Diğer yandan da korkunun bizi ayık tutan, dinç ve tedbirli tutan, algılarımızı açan survival bir etkisi de var. O yüzden korkunun kendisinden de korkmasak keşke gibi ironik bir cümle kurasım geldi. Heralde kayıbı kabullendiğimiz zaman, hatta eksikliklerimizi, yetersizliklerimizi kabul etmeyi başardığımız ve bunun bir problem olmaktan çıktığı zaman korkumuzun yıkıcı etkilerini de elimine etmiş olabiliceğiz heralde.

    YanıtlaSil