22 Temmuz 2009 Çarşamba

spor fanatikliği...

futbol 20.yy ın güzel icatlarından biri.
biz erkeklerin saldırma ve rekabet güdülerini oturduğu yerden bira içerek giderebileceği
ortam yaratıyor. çok güzel bir modern savaş oyunu.
farklı ordular, üniformalar, bayraklar, savaşın kuralları, destek ve galibiyet.
ve futbol izleyerek güzel zaman geçirip birbirimizle gerçekten savaşmak zorunda kalmıyoruz..... mu aceba???


bazımız birkaç saat içimizdeki vahşi hayvanı uyandırıp sonra tekrar uykuya yatırırken
bazılarımıza bu yetmeyebiliyor. aynı ekipten olmayan arkadaşlarıyla da yaşamında
sorun yaşamaya başlıyor. hatta aynı ekipten olup yeteri kadar fanatik olmayan arkadaşlarını bile kendinden biri olarak görmeyebiliyor. kendi olmaktan uzaklaşıp, zamanla takımın bir uzantısı gibi olmaya başlıyor. mutlu olacağı veya sinirli olacağı günleri, kimi sevip kimi sevmeyeceği tamamen kendi kişiliğiyle alakasız olaylar tayin ediyor. hatta bazan kişinin ana teması ve konusu bu oluyor ve bundan başka olayı bile olmayabiliyor.

bir takıma gönül vermek ve kaybettiğinde üzülebiliyor kazandığında sevinebiliyor olmak daha doğrusu hayatta herhangi bişeye tutku duymak harika birşey, ama insanın bırak bir takıma kendi kendine bile aşırı!!! bir tutkuyla, fanatik duygularla bağlanmasını çok doğru bulmuyorum. bu aşırı nitelemesinden kasıt hakkaten aşırıdır...

kişinin tuttuğu bir takımı olması ve hayattaki yakın-uzak tüm çevresiyle bu rekabet üzerinden de bir olayı olması güzel. hatta bu dialog samimi dostlarla "nasıl k.duk dün size" kıvamında bile olabilir, karşılıklı saygı sevgi ve anlayış olduğu sürece.
her zaman en iyi olmuyor olmayı kabullenebilmek ve etrafımızdakilerin bizimle bunun üzerinden şaka yollu uğraşmasıyla durabilmek kişi için olumlu bir durumdur.

takım tutma işinde bir ironi de şudur: takım taraftarlığı, rakip takım ve taraftarı olmadığı sürece aslında hiçbir anlam ifade etmez. sadece tek ekibin kendi içinde sürekli karışık takımlar yaparak oynadığı oyunlar olduğunu düşünün, kesinlikle rağbet görmezdi bence. dolayısıyla bireylerin özünde karşı tarafa bir saygı duyuyor olması gerekir. karşı tarafı kendimize rakip olmaya değer eşitimiz olarak işaretlediğimizi unutuyoruz genelde.
düşünün mesela "mersin idman yurdu" taraftarı gelip laylay saatlerce bağırsa mel mel bakarız onlara ne patırtı ediyorlar diye ama rakibimiz geldiği zaman biz de başlarız carcara. dolayısıyla elbette karşı taraftan daha iyi olamadığımız durumlarda olumsuz duygular hissediyor olabilir ama rakibimize her zaman saygı duymalıyız, duymadığımız durumda aslında kendimize saygı duymuyoruzdur...

bazılarına takım tutmak çok yakışıyor, cool duruyor üzerlerinde çok saygın taşıdıkları için. bazıları da saldırgan ve ayrımcı olup, nefret edebileceği bir "öteki"!!? yaratarak tatmin arıyor. rekabet güzel şey insana sürekli kendini geliştirebileceği bir çıpa sunuyor ama husumet heleki özünde kişinin kendi kendiyle olan husumeti olmasından dolayı kimseye fayda sağlamayacak, yüceltmeyecektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder