1 Aralık 2009 Salı

çevremizdeki doğayla ilişkilerimiz

geçtiğimiz bayram sırasında gittiğimiz tatilde bir çok keyifli sohbetler ettik.
kaldığımız otel biraz da kozmopolit ziyaretçileri ağırladığı için bazı muhabbetlerim
yabancı turistlerle oldu.

bir sabah kahvaltı sırasında bir turist çiftle başladığım basma kalıp muhabbetin içinden çok ta hoş bir bakış açısı edindim. bahse konu çifti selamlayıp ülkemizi beğenip beğenmediklerini sordum. çok beğenmişlerdi. ben de birkaç başka sorudan sonra kurban kesimi görüp görmediklerini merak ettim. evet görmüşlerdi. "peki bu size nasıl geldi?" dediğimde hiç te beklemediğim bir cevap aldım.

bu yabancı bayan diğer yabancıların çoğunluğunun tersine kurban kesimine çok farklı bir ritüel olarak bakıyordu. ayrıca kurbanı sadece dini bir ritüel olarak görmüyor ve herkesin yaşaması gereken bir farkındalık olarak yorumladı. hergün önümüze gelen, mesela bifteğin, bize aslında nasıl da sıradan geldiğini bana hatırlattı. yemeğimiz önümüzde son halini alana kadar bir başka canlının biz o keyfe varalım diye herşeyinin elinden alındığını sıklıkla unuttuğumuzu hatırlattı. canlılarla aramızdaki kopukluğu ve tabağımızdaki yemeğin sırtımızdaki ceketin aslında bir başka canlının canı, kanı olduğunu; bu ritüelle daha da iyi anlamalıyız. günümüzde hayvanların canının alındığı bu süreçten biz modern insanlar neredeyse steril yaşıyoruz. elbetteki kurban kesmek sırasında ortaya çıkan görüntü üzücü ama hergün yüksek rakkamlarda hayvanın kesiminden tamamen bihaber gibi yaşamak ta biraz duyarsız bence.

etrafımızdaki bizden yaratılış olarak daha basit veya savunmasız olan canlılara(bu insan olur, veya hayvan olur) saygı gösterebiliyorsak, tabiatın her yanından biz daha iyi yaşayalım diye feda edilenlere müteşekkir olabiliyorsak ve tabiatın insan tarafından kullanımının lüzumsuz, zalim ve aşırı olanına tepki duyabiliyorsak; belki de daha iyi insanlar olma yolunda ilerliyoruzdur.

1 yorum: